Son yıllarımın kâbus ve belası insanlar. Yakınımda olmayanlar bil hassa, çünkü ulaşamıyorum onlara. Bu canımı çok sıkıyor. Yalın ayak bir çocuk, kir ve pislik içinde düşüp kalkarken, hayal edin desem, gözünüzün önüne gelen muhtemelen, sarısın mavi gözlü fenotipe sahip bir çocuk olmayacak. Belki vardır aklına sarışın ve mavi gözlü çocuklar gelen. Ama benim değil.
Peki neden? İlk karşıt duruşlular. Çünkü bizim coğrafyamızda bu fenotipe sahip insan çok az o yüzden diyebilir. Fakat ben bunun karşısındayım. Böyle bir Dünya da değiliz. Evet insanın gelişiminde zihin yapısının olgunlaşmasında ve Dünya’yı anlamasında yakın çevre önemli. Fakat Şahsen benim aklıma yakın çevredeki çocuklar pek gelmiyor.
Afrikalı karnı şiş, sahip oldukları yalnızca mutlulukları olan, keltoş zenci (Sen nasıl Siyahilere Zenci dersin diyenler olabilir. Bence siyahi demek aşağılama kültürümüzde zenci hiç “Negro” anlamında küçümseyici anlamda kullanılmadı. Osmanlı Kahramanı Zenci Musa’ya da selam olsun) çocuklar aklıma geliyor. Ya da Romen çocukları. Hadi bir çare diye zorlarsak köy çocukları da buna girerler. Bir de Sümüklüdürler. Yani aklımda öyleler. Sanırım bir çare ve yalnız olduklarını hissetmem için sümüklerini silecek bir anne babasının yanın da olmayışı ile kodladım onları. İnsan zihni bağlantılarla birlikte bilgiyi tutuyor. Ve derler ya beyin çok önemli çok güçlü, sen farkında değilken o deli gibi çalışır. Arka planda çok şey vardır.
Yoksul ve bir çare görmek için demek ki benim bir standarttım var. Belki ben bile farkında değilim fakat bu standart çalışıyor arka planda.
Sayın okuyucu… ne durumdasın. Ülkede olanlar seni ne kadar mutlu ediyor? Geleceğe iyi bakabiliyor musun? Ve korkmaz mısın? Senin çocukların başkalarının aklına işlenen bir çare ve yalnız çocuklar olacak diye.
Ben korkuyorum. Twiter’a gitmeye başladım son dönemler de, cehaletle savaş var. Atatürk’ü kullanan da var Osmanlıyı da. LGBT inanılmaz bir gündem değil mi? Siyasette dahi tartışılıyor. Bence en saçma gündemlerden biri. Ahlak diye tutturanların dünyasındayız. (Ahlak içimizdedir. Kendimizle barışmamız gerekir, iyi olanı sahiplenip peşine düşmemiz. Yardım etmek ve iyiliği yaymak benim ahlakımdır.) Yani toplumda bu kadar kızgın ve eleştirip can alacak kadar ileri gidecek insan varken, Bir insan cinsel tercihini LGBT olarak ifade ediyorsa zaten zor bir durumun içine, kendini sokuyordur. Açıkçası bana çok uzak bir tercih fakat bu benimle ilgili değil. Tercihini yapan kişi ile ilgili. Bu yüzden çok marjinalleşirse eleştirebilirim.
Geçtiğimiz dönem bir hafta önce sanırım. Bununla ilgili Osmanlı’yız işte LGBT’ye izin vermeyiz diyenler oldu. Dedim bende Osmanlı’yım Oğuz olmasam da Çepni’yim. Herhalde öyleyimdir. Ben buna inanıyorum. Değilsem de buna inanıyorum. Bende Osmanlıysam o zaman bende mi LGBT’ye karşı gelmeliyim dedim ki!!! Düşündüm, Murat Bardakçıoğlu’nun bir kitabında Hamam oğlanlarıyla ilgili, yani Osmanlıda oğlancılık olduğu ile ilgili bir şeyler okumuştum. Daha sonra çeşitli kaynaklardan da birtakım şeyler okudum. Duydum. Net bir kaynak gösteremediğim için üzgünüm. Ben pek ilgilenmemiştim. Belki kızmıştım bile. Ama Osmanlı olup LGBT’lilere pek ala müsemma göstere bilinir.
Bana kalırsa tartışmamız konuşmamız lazım. Bu kadar sert bakışla karşıdakine söz hakkı vermeden hatta eleştirdiğiniz gruptan biri ile aynı masaya oturup açık yüreklilikle iletişim kurmadan, bir grubu ya da insanı düşünmeden eleştirmemeliyiz. Ayrıca net bir bilgiye sahip olmadan ya da bir dayanak gösterilecekse o dayanaktan emin olmadan eleştiri yapmamamız gerekir. İnsan değerlidir arkadaşlar. Her İnsan çok değerlidir. Hepimizin dolaylı yollarla birbirimize ihtiyaç duyarız. Görev paylaşımı yapmalıyız. Ve bu paylaşımda rollerimizi en iyi şartlarda en adaletli biçimde paylaşmalıyız.