Son günlerde Türk siyasetinin yeni polemik konusu “Seccade” meselesi oldu. CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, seccade üzerinde ayakkabıyla basılarak çekilen fotoğrafları gündemin bir numaralı tartışma konusu oldu. Hal böyle olunca bize de birkaç kelam etmek düştü.
Bu konuyla ilgili öyle açıklamalar görüyorum ki kimisine hayretler ediyorum, kimisini gördükçe insanın asabı bozuluyor. Kim ne derse desin Kemal bey, Erdoğan’a gollük bir pas vermiştir ve siyasetin usta ismi Erdoğan da bu pası değerlendirmiştir. He bu mesele oya ne kadar yansır onu bilemeyiz. Seçmen bu durumu oy tercihine yansıtır mı bilemeyiz. Kemal bey samimi bir şekilde bu şekilde özür dilemiştir. Yaşanan bu durumun muhafazakar seçmen üzerinde etki edeceği aşikardır, ancak çeşitli nedenlerle bu seçimde Kemal beye oy verecek seçmen için neticeyi değiştirmeyecektir.
Ancak Kemal beyi savunmak adına o kadar zorlama açıklamalar yapılıyor ki insanın nutku tutuluyor. Kemal bey bile yaşanan bu durumdan üzüntü duyduğunu ifade edip özür dilerken, onu savunma adına seccadeye olmadık laflar edenler, adeta başımıza din adamı kesildiler. Hatta başta Nevşin Mengü gibi kendini ilahiyat profesörü zanneden bazı sözüm ona yazar tayfası fetva vermeye bile başladı.
Zorlama yorumlarda öne çıkan en önemli savunma mekanizması, “Seccade kutsal değildir, halı parçasıdır.” Şeklinde. Bakıldığında evet doğru seccade bir halı gibi üründür. Ancak seccadenin taşıdığı anlam bir halı parçasından çok ötedir. Bakıldığında bayrak bir bez parçasıdır. Ancak o bez parçasına anlam yükleyen, onun vatanın birliğini, bağımsızlığı simgeleyen yapısıdır. Bayrağı çiğneyebilir misiniz? Biz bayrağımıza el uzatanın elini kıran bir milletiz.
Bu minvalde evet seccade halı parçasıdır. Ancak ona anlam yükleyen ise, üzerinde namaz kılınması, Müslümanların ibadet aracı olarak kullanmasıdır. Buna kutsallık yükleme yoktur, sadece Müslümanlar üzerinde namaz kıldığı için saygı duyulması gereken bir eşyadır. Camilerde seccadeler yoktur, halılar serilidir. Ancak camiye ayakkabı ile girmek büyük bir saygısızlık olarak nitelenir. O halde Nevşin gibilerin verdiği fetvalarına da bakmamak gerekir.
Bakın Kemal bey bir hata yapmıştır ve yaptığı bu hatayı da kabul etmiştir. Bize düşen özrünü kabul etmektir. Bu Kemal beyin ilk hatası da değildir. Kemal beyin siyasi hayatı gaflarla geçmiştir. Daha çok yakında Konya’yı ülke yaptı, geçtiğimiz gün Saadet iftarında, Kuran-ı kerim’de yer alan “Hak geldi, Batıl zail oldu” ayetini bile Erbakan’ın sözü sandı. Bu hatalar keşke olmasa ama oluyor işte.
Bu meselenin çok fazla uzatılmasına gerek yok. Burada benimde takıldığım mesele Kemal beyin yaptığı hatadan çok, muhafazakar kesimin saygı duyduğu bir nesneye yönelik verilmeye çalışılan fetva girişimleridir. Olan oldu, özür dilendi. İşin içinde kasıt olsa zaten Kılıçdaroğlu bu cendereden çıkamazdı. Ancak bir kişi bile olsa kimsenin kutsalını küçümsemeyin ve saygı duyun sözde demokratlar…