Türkiye’de seçmenin eğilimini belirleyen en önemli iki kriter vardır. Bunarlın birincisi ekonomi, diğeri ise milli konular. Bu iki konuda psikolojik üstünlüğü ele geçiren taraf, seçim zamanı da sandıkta istediği sonucu alır. Türkiye’de kısa sürede psikolojik üstünlüğün sık sık taraf değiştirdiğine şahitlik ediyoruz.
Geçtiğimiz yıl bu zamanlarda seçim sahasında psikolojik üstünlük kesinlikle muhalefetin elindeydi. Bunda da en önemli etken ekonomik sıkıntılardı. Artıp giden enflasyon, peş peşe devlet ve özel işletmeler tarafından yapılan zamlar, buna mukabil gelirlerin düşüklüğü seçim sahasında üstünlüğü AK Parti’ye kaybettirdi. Hatta 20 yıllık iktidarında AK Parti’nin ilk kez anketlerde oyunun yüzde 30’un altına düştüğünü gördük. Yurt dışında kaçak halde bulunan Sedat Peker’in ardı ardında yayınladığı videolar, Nebati ve Süleyman Soylu gibi Bakanların yaptığı açıklamalar ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun izlediği halkçı politikalar da üstünlüğün taraf değiştirmesine neden oldu.
Ancak yaşanan ekonomik buhran karşısında hükümetin adım adım gerçekleştirdiği adımlar, bugün farklı bir tabloyu getirdi. Asgari ücretin 2800 TL’den 8500 TL’ye çıkarılması, EYT, kadroya geçiş, konut paketlerinin açıklanması, KYK düzenlemesi, bazı ekonomik destekler gibi atılan adımlar iktidarın eline yeniden koz verdi. İktidar halk nazarında kaybettiği güveni yeniden tesis etmek, yaşanan ekonomik buhranın izlerini silmek için adım atarken, piyasada fiyat istikrarı sağlamak için ciddi adımlar atmaya başladı. Ancak bunu herkese kabul ettiremedikleri bir gerçek. Borçların silinmesi ve yeni gelecek vergi affı da hükümete avantaj sağlayacak. Ancak özellikle kirada yaşayan ve ev fiyatlarının yakınan vatandaşın tavrı ne olacak bunu da seçimde göreceğiz.
Fakat iktidara ekonomik mücadelenin dışında psikolojik üstünlüğü yeniden veren Millet İttifakı’nın kaosa sürüklenen tavırları oldu diyebiliriz. Şurada seçime 4 ay var, Türkiye 14 Mayıs da seçime gidecek. Bu kadar kısa süre kalmasına rağmen hala daha adayını belirleyememiş bir oluşum olabilir mi? Türkiye, yüzüncü yılında tarihi bir seçime gidecek ve ana muhalefet partilerinin kurduğu ittifakın adayı belli değil. Böyle bir şey olabilir mi?
Millet artık yoruldu, bıktı ve sıkıldı. Bu tarihe rağmen hala daha çıkıpta aday yıpranmasın diye kamuoyuna açıklama yapan birisi olursa ona bir tarafımızla güleriz. Öyle zannediyorum ki Altılı masa adayını seçimden sonra 18 Haziran tarihine göre açıklayacak. Bir İttifak elindeki tüm seçim kozunu kısa sürede nasıl kaptırır bunun gerçekten hikayesi yazılır. Siyasi rakibiniz, yani Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim için tüm kozlarını ortaya koyup sonuç almak için çalışırken, muhalefetin kendi içerisindeki bu anlamsız uyumsuzluğu seçimin kaderini tayin edecek.
Geçmiş yıllarda AK Parti’nin en büyük başarısı gündemi kendisinin belirlemesiydi. İlk seçimlerinde ve iktidarının ilk 10 yılında AK Parti Türkiye’de güncemi belirleyen hareketti. Erdoğan, 2015 seçimlerine kadar ne derse gündem olur, muhalefet partileri o gündemin peşinden gider ve bu sayede gündemi belirleyen Erdoğan, seçim sahasında çok rahat zaferler kazanırdı. Ancak 2015 seçimleriyle birlikte AK Parti bu misyonunu kaybetti, gündemi belirleyen muhalefet, cevap vermek zorunda kalan iktidar olmuştu. Şimdi son birkaç aydır Türkiye’de gündem yeniden Erdoğan tarafından belirleniyor.
Geçtiğimiz yıl zirve yapan ekonomik krizle birlikte ipleri yeniden ele alıp, yapılan hataları tamir etmek için düğmeye basan Erdoğan, bu gündemin peşine muhalefeti takmayı başardı. Seçim günü ne olur, 4 aylık sürede neler yaşanır bilemiyoruz, ama bugünün tablosu seçim sahasında iktidarın psikolojik üstünlüğü, muhalefetin ise içerisinde bulunduğu kaos durumu var. Bu demek değildir ki sandıkta A İttifakı ya da B İttifakı kazanır. Ancak o gün rüzgarı arkasına alan sandıktan da istediği sonucu olur. Tabi muhalefet 4 ay içinde aday çıkarmayı başarabilecek mi bunu da ben de sizler gibi merak ediyorum…